Zaman Kime Ait?: La Grazia

Zaman Kime Ait?: La Grazia
Bu yazı filmin olay örgüsüne dair detaylı spoiler içermektedir.

La Grazia, Paolo Sorrentino’nun bir süredir kaybettiği söylenen o melankolik inceliğini yeniden bulduğu bir film. Yönetmen, zamana dair felsefi sorularını grotesk mizah, şiirsel kadrajlar ve Servillo’nun olağanüstü performansıyla harmanlıyor ve bizi zamanın kendisiyle tartışmaya davet ediyor.

Zaman; acaba var mı gerçekten, yoksa biz sadece “geçti gitti” diyebilmek için mi böyle bir kavram uydurduk? Okumakta olduğum bir kitapta, zamanın aslında insan icadı olduğundan bahsediliyor. Paolo Sorrentino’nun son filmi La Grazia da bu fikri sinematik bir bakış açısıyla ele alıyor: “Zamanımız kime ait?”

Sorrentino, The Great Beauty ve Youth’ta olduğu gibi, yine kendi sinema dilinin en şiirsel hâline doğru yolculuğa çıkartıyor bizleri. Bu kez Napoli’nin kasvetli ama büyüleyici atmosferinde geçen La Grazia, hem bireyin hem de toplumun zamanla olan ilişkisini sorguluyor. Yönetmenin uzun yıllardır birlikte çalıştığı Toni Servillo, filmde baş karakter Mariano De Santis’i canlandırıyor.

Zamanın Elinden Tutmak

Filmin ilk kısmında, zamanın kime değil, neye ait olduğu sorusuyla baş başa kalıyoruz. Görevinin son günlerini yaşayan Mariano’nun rutinleri, adalet ve iyilik için harcanan bir ömrün sembolüne dönüşüyor. Sorrentino’nun dingin ama sarsıcı ritmi, bu bölümü neredeyse bir ritüel gibi izletiyor. Toni Servillo’nun sözcüklere gerek duymadan kurduğu o sessizlik, karakterin “zaman” denen soyut kavramla kurduğu mesafeyi hissettiriyor.

Mariano yıllarını halkına, adalete adamış bir adam. Zamanın ona ait olup olmadığını düşünecek kadar bile zamanı yok. Ama görev bitmeye yaklaşırken, 40 yıl önce onu aldatan eşinin onu kiminle aldattığına takılması, geçmişin çukuruna düşüşünü başlatıyor. Çünkü insan, geleceğe bakamazsa geçmişe saplanmaya meyilli hâle gelebilir ve belki de sevdiğimiz biri artık hayatta değilse, ona ait tek zaman geçmişte yaşanmış güzel anlardan ibarettir. Tabii, eğer zaman diye bir şey gerçekten varsa…

Zamanın Tarafını Seçmek

Film ilerledikçe Sorrentino, zamanı yalnızca kişisel değil, toplumsal bir mesele hâline getiriyor. Mariano’nun bir devlet adamı olarak “af” sistemindeki rolü üzerinden, zamanın “adalet” ile ilişkisini sorguluyoruz. İki mahkûmun kaderine dair vereceği karar, yalnızca onların değil, Mariano’nun da kendi geçmişiyle yüzleşmesine yol açıyor. Objektif olması gerekirken, kendi vicdanı kararlarına sızıyor. Böylece film, “zaman kime aittir?” sorusunu ahlaki bir düzleme taşıyor: Halkın zamanı mı, bireyin zamanı mı, yoksa Tanrı’nın zamanı mı?

Kendine Ait Bir Zaman

Sonlara doğru artık cevap arayan değil, kendi cevabına doğru yürüyen bir Mariano izliyoruz. Görev bilinciyle geçen bir ömrün ardından, “kendine ait zamanı” ilk kez düşünmeye başlıyor. Avukat kızının kendisine ötenazi yasasını imzalatmak istemesi, hikâyeyi çok katmanlı bir etik tartışmaya dönüştürüyor. Başlangıçta insanların yaşam süresine müdahale etmeyi reddeden Mariano, sonunda kendi bakış açısının sınırlarını fark ediyor. Zamanın sahibi olmaya çalışmak yerine, onun akışını kabulleniyor. Filmin finalinde imzalanan yasa, aslında Mariano’nun kendi yaşamına attığı bir imza gibi: Zamanın efendisi değil, tanığı olmayı seçiyor.

Toni Servillo ve Paolo Sorrentino filmin setinde.

Uzun zaman sonra ekrana beni gerçekten kilitleyen bir film izledim. Sinematografinin keyfine de varmak için, mümkünse sinemada izleyin, izlettirin efendim.

The post Zaman Kime Ait?: La Grazia appeared first on Bağımsız Sinema.