Sanatın manevi kökenlerine yönelen 13. Seul Medya Şehri Bienali, Séance: Technology of the Spirit başlığıyla çağdaş sanatın görünmeyenle kurduğu ilişkiyi sorguluyor. Sergi, modern bilimin rasyonalist yapısına karşı sezgi, inanç ve ruhsal deneyimi yeniden sanatın merkezine yerleştiriyor.
2000 yılından bu yana iki yılda bir düzenlenen 13. Seul Medya Şehri Bienali, Asya’nın en köklü ve düşünsel olarak en iddialı bienallerinden biri. Dijital kültür, medya teknolojileri ve kent yaşamı üzerine odaklanan yapısıyla bilinen etkinlik, her edisyonunda çağdaş sanatın teknolojik araçlarla kurduğu bağı sorgularken, bu yıl bambaşka bir yöne dönüyor: görünmeyenin bilgisine. Bu yönelim, sanat ile bilimin, sezgiyle aklın kesiştiği o kadim tartışmayı çağdaş biçimlerde yeniden açıyor. Anton Vidokle, Hallie Ayres ve Lukas Brasiskis’in küratörlüğünde hazırlanan 13. edisyon, sanat tarihini “manevi bir bilim” olarak okuyan alternatif bir bakış öneriyor.
Hiwa K, “You Won’t Feel a Thing,” 2025, video 22 dk. Fotoğraf: Sanatçının izniyle.
Sanatın Ruhsal Bilimi
Bienalin kalbinde, sanatı bir tür spiritüel araştırma olarak gören bir düşünsel çerçeve yer alıyor. Rudolf Steiner’ın “ruh bilimi” (anthroposophy) kavramını betimleyen kara tahta çizimleri, Hilma af Klint’in spirit rehberler eşliğinde ürettiği soyut tabloları, Emma Kunz’un şifa enerjilerini geometrik formlara dönüştüren çalışmaları ve Sister Corita Kent’in 1960’larda yaptığı politik-dini baskıları, bu hattı besleyen erken örnekler olarak sergide öne çıkıyor.
Suzanne Treister, HEXEN 5.0, 2023–2025. Innova kâğıt üzerine 78 arşiv pigment baskı, her biri 42.1 × 29.8 cm. Baskı ve yerleştirme: SAA. Yeniden üretim, 13. Seul Medya Şehri Bienali ve British Council Korea desteğiyle.
Küratörler, bu tarihsel referanslar üzerinden soyut sanatın estetik bir kopuştan ziyade ruhsal bir devrim olduğu fikrini yeniden gündeme taşıyor. Onisaburō Deguchi’nin dua eşliğinde şekillendirdiği seramikleri, “ilahi olanın gündelik biçimleri” olarak yorumlanırken; Suzanne Treister’in HEXEN 5.0 serisi, blokzincir teknolojisini modern dünyanın tarot destesi gibi ele alıyor. Bienalin odak noktası tam da burada beliriyor: spiritüel dünyanın, çağdaş dünyanın araçlarıyla yeniden kurulabileceği ihtimali.
Anocha Suwichakornpong, “Narrative”, 2025, video, 49 dk. Fotoğraf: Sanatçının izniyle.
Görünmeyenin Politikası
13. Seul Medya Şehri Bienali, her zaman olduğu gibi, teknolojinin toplum üzerindeki etkisini politik bir çerçeveden ele alıyor. Ancak bu kez mesele, görünmeyenin siyaseti. Hiwa K’nin You Won’t Feel a Thing (2025) adlı videosu, modern tıbbın steril ortamlarıyla halk hekimliğinin sezgisel yöntemlerini karşı karşıya getirirken, ruhsal bilgi ile modern bilimin çatışmasını gündeme taşıyor. Taylandlı yönetmen Anocha Suwichakornpong’un Narrative (2025) videosu ise 2010’daki demokrasi protestolarını Budist ritüeller, bellek ve adalet kavramları üzerinden yeniden kurguluyor.
Bu iki iş, bienalin genel yaklaşımını özetliyor: Rasyonel dünyanın sınırlarını sorgulayan, sezgiye, bedene ve ruha alan açan bir sanat anlayışı. Séance: Technology of the Spirit tam da bu nedenle yalnızca görünmeyeni çağıran bir sergi değil, çağdaş sanatın neye inanabileceği sorusuna da yanıt arayan bir deneyim alanı.
Ruhla Bilim Arasında: 13. Seul Medya Şehri Bienali yazısı ilk önce ArtDog Istanbul üzerinde ortaya çıktı.