11’inci Yargı Paketi’ne eklenecek yeni düzenleme, elektronik ödemelerde biyometrik kimlik doğrulamasını devreye sokarak mobil bankacılıkta önemli bir dönüşüm yaratacak. Bankacılık işlemlerinde artan güvenlik açıkları kullanıcıları tedirgin ederken dolandırıcılık yöntemlerinin gelişmesi finans sektörünü daha güçlü çözümlere yönlendiriyor. Yeni adım bankacılık kanallarında güvenlik standartlarının yeniden şekillenmesine yol açacak.
Biyometrik Doğrulama Sistemleri Mobil Bankacılık Güvenliğini Yeniden Tanımlıyor
Yeni düzenleme banka müşterilerinin kimlik bilgilerinin biyometrik verilerle eşleştirilmesini öngörüyor. Bu adım kartlı işlemlerde ya da dijital kanallarda kullanılan doğrulama süreçlerine yeni bir çerçeve sunacak. Yüz tanıma, parmak izi, iris taraması ya da ses tanıma teknolojileri doğrulama adımlarının temelini oluşturacak. Bu yaklaşım kart kopyalama girişimleri ya da uzaktan hesap devralma olaylarının azalmasına katkı sağlayacak.
Düzenleme ses tanıma teknolojisini özellikle 65 yaş üstü için önemli bir doğrulama yöntemi hâline getiriyor. Akıllı telefon kullanmayan ya da dijital menülerde zorlanan yaşlılar dolandırıcıların hedef aldığı gruplar arasında yer alıyor. Ses temelli doğrulama yöntemi bu kullanıcıların işlemlerini daha güvenli şekilde tamamlamasına yardımcı olacak. Sistem kullanıcının yalnızca kendi sesini referans alarak işlem adımlarını hızlandıracak.
Biyometrik doğrulamayı zorunlu kılan düzenleme Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Kanunu’ndaki değişiklikle yürürlüğe girecek. Teklif 11’inci Yargı Paketi içinde Meclis gündemine gelecek. Düzenleme kabul edildiği anda bankalar için kademeli bir geçiş dönemi uygulanacak. Bu süreçte mevcut müşteri kimliklerinin biyometrik verilerle uyumlu hâle getirilmesi gerekecek. Bankaların kendi sistemlerini yeni güvenlik standartlarına göre güncellemesi belirli bir zaman alacak.
Biyometrik doğrulama çözümleri farklı alanlarda daha sık kullanılmaya başladı. Güvenlik kaygılarını azaltan bu yaklaşım bazı çevrelerde kişisel verilerin korunmasına yönelik tartışmalara yol açıyor. Parmak izi, ses kaydı ya da iris taraması gibi bilgilerin zorunlu tutulması gözetim mekanizmalarının genişlemesine neden olabileceği gerekçesiyle eleştiriliyor. ABD ve Birleşik Krallık gibi ülkelerde benzer tartışmalar son aylarda gündemde yer aldı. Türkiye’de atılacak adımların bu dengeyi gözetmesi gerektiği belirtiliyor. Bazı uzmanlar doğrulama seçeneklerinin zorunlu olmak yerine tercih esaslı ilerlemesinin daha doğru olacağını dile getiriyor.