İşletmeler Neden ZTNA Kullanmalıdır?

Uzaktan çalışma modellerinin kalıcı hale gelmesi ve bulut tabanlı uygulamaların hızla çoğalması, geleneksel ağ güvenliği yaklaşımlarının sınırlarını zorlamaya başladı. Kurumlar artık, çalışanlarının farklı lokasyonlardan ve çeşitli cihazlardan şirket kaynaklarına erişim sağladığı hibrit bir çalışma ekosistemini yönetmek durumunda. Bu yeni dijital gerçeklik, güvenli erişim, kimlik doğrulama ve veri koruma süreçlerinde daha esnek, ölçeklenebilir ve bulut merkezli çözümlerin önemini her zamankinden daha fazla ön plana çıkarıyor. Bu noktada ZTNA (Zero Trust Network Access), modern güvenlik ihtiyaçlarına yanıt veren bir çözüm olarak öne çıkıyor.

Geleneksel VPN’lerin Yetersizliği

Klasik VPN çözümleri, kullanıcılara tüm ağa erişim izni vererek geniş bir saldırı yüzeyi oluşturur. Bir kullanıcının kimlik bilgileri ele geçirildiğinde, saldırgan tüm kurumsal ağa erişim sağlayabilir. Bu “kaleye girdikten sonra her yere erişim” mantığı, günümüzün sofistike siber tehditlerine karşı riskli bir yaklaşım.

Oysa zero trust yaklaşımının erişim modeli, en az ayrıcalık ilkesi doğrultusunda her kullanıcıya yalnızca ihtiyaç duyduğu uygulamaya erişim izni verir; tüm ağa erişim hiçbir zaman söz konusu değildir. Böylece ağın geri kalanının görünürlüğü ortadan kalkar ve lateral hareket (yatay yayılma) riski minimuma iner.

Sürekli Doğrulama ve Mikro-Segmentasyon

Geleneksel sistemlerde bir kez kimlik doğrulama yapıldıktan sonra kullanıcıya güvenilir. Ancak modern güvenlik yaklaşımı, “hiçbir zaman güvenme, her zaman doğrula” prensibiyle çalışır. Her erişim talebi, kullanıcının kimliği, cihazın durumu, lokasyon ve risk seviyesi gibi faktörler göz önünde bulundurularak anlık olarak değerlendirilir.

Bu sürekli doğrulama mekanizması, çalınan kimlik bilgileri veya tehlikeye atılmış cihazlar üzerinden yapılabilecek saldırıları büyük ölçüde engeller. Ayrıca mikro-segmentasyon sayesinde, her uygulama ve kaynak izole edilerek korunur.

Bulut ve Hibrit Altyapılar İçin İdeal

Şirketler artık sadece fiziksel ofislerinde değil, bulut ortamlarında da çalışıyor. AWS, Azure veya Google Cloud üzerindeki kaynaklara güvenli erişim sağlamak, geleneksel çözümlerle karmaşık ve maliyetli olabiliyor. Özellikle multi-cloud stratejiler benimsendiğinde, farklı bulut sağlayıcıları arasında tutarlı güvenlik politikalarının uygulanması, VPN tabanlı sistemlerle neredeyse imkansız hale gelir. Her bir bulut ortamı için ayrı VPN tünelleri yapılandırmak, farklı kimlik doğrulama mekanizmalarını entegre etmek ve ağ segmentasyonunu manuel olarak yönetmek, hem operasyonel karmaşıklığı artırır hem de güvenlik açıklarına yol açabilir.

Kullanıcı Deneyimini İyileştirme

Güvenlik ile kullanıcı deneyimi genellikle ters orantılı gibi görünse de, modern erişim çözümleri her ikisini de başarıyla dengeler. Kullanıcılar karmaşık VPN bağlantıları kurmak yerine, doğrudan ihtiyaç duydukları uygulamalara sorunsuz erişim sağlar.

Bağlantı kopmaları, yavaş performans ve karmaşık yapılandırmalar ortadan kalkar. Bu da hem IT ekiplerinin iş yükünü azaltır hem de çalışan verimliliğini artırır.Uyumluluk ve Denetim Kolaylığı

5651 sayılı yasa,KVKK,ISO 27001 gibi düzenlemelere uyum sağlamak isteyen işletmeler için detaylı erişim logları kritik öneme sahip. Her erişim denemesi, kim tarafından, ne zaman, hangi cihazdan yapıldığı bilgileriyle birlikte kaydedilir.

Bu ayrıntılı raporlama, hem güvenlik ekiplerinin anormallikleri tespit etmesini kolaylaştırır hem de denetim süreçlerini hızlandırır. Uyumluluk gereksinimlerini karşılamak, sistem üzerinde doğru politikalar uygulanarak otomatikleştirilir.

Maliyet Verimliliği

Donanım bazlı VPN çözümleri, lisans maliyetleri, bakım masrafları ve sürekli güncelleme gereksinimleriyle yüksek toplam sahip olma maliyetine (TCO) sahiptir. Bulut tabanlı yeni nesil çözümler ise daha esnek fiyatlandırma modelleri sunar.

 Kullanıcı bazlı lisanslama modeli, ihtiyaç duyulduğunda kolayca ölçeklenebilmesi ve donanım yatırımı gerektirmemesi sayesinde, özellikle büyüyen işletmelere önemli maliyet avantajı sağlar.

Kimler Kullanmalı?

Bu teknoloji özellikle şu profildeki işletmeler için kritik önem taşır:

●Uzaktan veya hibrit çalışma modeli benimseyen şirketler

●Bulut tabanlı uygulamalara yoğun erişim gerektiren organizasyonlar

●Müşteri verileri, fikri mülkiyet gibi hassas bilgiler barındıran firmalar

●Yüklenici, danışman gibi üçüncü taraf erişimlerini yönetmesi gereken işletmeler

●Sıkı uyumluluk gereksinimlerine tabi olan sektörler (finans, sağlık, kamu)

Berqnet ZTNA ile Güvenli Erişim


Berqnet ZTNA, modern işletmelerin güvenlik ihtiyaçlarına özel olarak tasarlanmış, Türkiye merkezli bir sıfır güven ağ erişim çözümüdür. Platform, kurumsal kaynaklara erişimi mikro-segmentasyon ve sürekli kimlik doğrulama ile güvence altına alır.

Berqnet ZTNA’nın sunduğu temel özellikler:
● Hızlı Dağıtım: Bulut tabanlı mimari sayesinde dakikalar içinde devreye alınabilir, karmaşık donanım kurulumu gerektirmez.

● Türkiye Lokasyonlu Altyapı: Veri egemenliği ve KVKK uyumluluğu için kritik önem taşıyan yerli sunucu altyapısı.

● Entegre Güvenlik Katmanı: SWG, CASB, FWaaS ve SD-WAN teknolojileriyle uyumlu çalışarak kapsamlı bir güvenlik ekosistemi oluşturur.

● Detaylı Raporlama: 5651 sayılı yasa ve ISO 27001 gereksinimleri için gereken tüm erişim loglarını otomatik olarak toplar ve raporlar.

● Esnek Fiyatlandırma: Kullanıcı bazlı lisanslama modeli ile büyüme planlarınıza uygun ölçeklenebilir maliyet yapısı.

Berqnet, özellikle KVKK ve yerel veri saklama yükümlülüklerine tabi Türk işletmeleri için ideal bir çözüm sunar.

Sonuç

Siber tehditler sürekli evrilirken, statik güvenlik çözümleri işletmeleri yeterince koruyamıyor. Sıfır güven prensibiyle çalışan erişim kontrol sistemleri, hem daha güvenli hem de daha yönetilebilir bir altyapı sunuyor.

ZTNA, bulut platformlarının benimsendiği ve uzaktan ya da hibrit çalışan işletmeler için “olması gereken” güvenlik modeli hâline geldi.İşletmelerin dijital dönüşüm yolculuğunda güvenlik her zamankinden daha kritik. Doğru teknolojiye yatırım yapmak, hem veri kayıplarını önler hem de operasyonel verimliliği artırır. Artık soru “neden kullanmalıyız” değil, “ne zaman başlamalıyız” olmalı.